Edebiyat bize başka dünyalar, hayatlar ve zamanlar hakkında,

olayların nasıl olduğu ve nasıl olabileceği hakkında zengin bir anlayış sunar.

Edebiyat okumak, düşünmek, yazmak ve konuşmak hem kişisel hem de kolektif bir deneyimdir;

toplumun nasıl işlediğinin veya işlemesi gerektiğinin bir modelidir.

Edebiyat; hayal gücü, özdeşleşme ve empati gibi değerleri barındırır.

Bunlar, giderek daha fazla bölünen bir dünyada önemlidir.

Edebiyattaki karakterler, olay örgüsüyle çok sık dönüşüme uğrar ve bu süreç,

edebiyatın kendi hayatlarımıza nasıl müdahale ettiğini ve onları nasıl dönüştürebileceğini gösterir.

Paylaşımlı bir sınıf ortamında edebiyat üzerine çalışmak bize

dünyayı ve metinleri kendi başımıza okuma yeteneğini kazandırır ve

söz konusu okumayı bir ihtiyaca dönüştürür.

Edebiyat çalışarak anlamın oluşumunun dinamik ve değişken bir süreç olduğunu

ve anlamların okuyucular kadar çeşitli ve çoklu bir şekilde sosyal ve kültürel olarak üretildiğini anlarız.

Edebiyat, metni birçok bağlamda inceler; metnin dünyada nasıl bir yer bulduğunu ve yarattığını,

nasıl konuşabildiğini ve fark yaratabildiğini araştırır.

Edebiyat ve eleştirel okuma bizi asla bitmeyen bir macera içinde metne geri döndüren bir açılıştır.

Edebiyatı incelemek ve eleştirisini yapmak demek,

daha fazla ve daha iyi soruları doğuran sorular sormak demektir. 

Edebiyatın incelenmesi ve eleştirisi sadece sosyal bir eylem değil aynı zamanda

doğası gereği politik bir eylemdir. Bu nedenle, otoriter hükümetler

ileri düzey edebiyat çalışmalarına karşı şüpheli ve düşmanca davranır.

Hayatlarınızın edebiyat okuyarak ve inceleyerek değişmesi için

her fırsatı değerlendirin. Çünkü bu önemlidir.

Alıntının kaynağı için tıklayınız.